22 Haziran 2012 Cuma

Öküz Adam

        Zamanın birinde doğan bu öküz adam ailesinin işleri nedeniyle belli bir dönem yalnız büyümek zorunda kalmıştı. Yalnız derken de ananesi ve dedesi ile işte neyse tabi her istediği oluyordu, ne istense alınıyordu falan derken büyümüştü öküz adam. İlk okul çağlarını atlattı saçma sapan şekilde, ezilmişti hep bir şeylere katılmak istiyordu, bir şeylerin parçası olmak ama itilmişti öküz adam yalnızlığa, yalanlara ve hayallere...

         Ortaokul döneminde kopmuş artık olduğu yer mi güzel, güzel olan yerlerde miydi ? Seçemiyordu güzel nedir, çirkin nedir ? Konuşamıyordu ciddice varsa yoksa hep hayalleri, hep olduğunu, olacağını sandığı kişiydi kendi gözlerinde başkalarına bakarken. Mutluluk kelimesinin ne anlama geldiğini bilmiyordu ama mutlu olduğunu düşünüyordu. Üzülüyordu, ağlıyordu bazen ama gönlünü aldıklarını sandığında gülümsüyordu hayata. Acımasızdı hayat, kırıcıydı. Çok güçlüydü çevresindekiler o hep ezilmişti. Hiç sevmemişti ya da hoşlanmamıştı birinden. Sevmenin, sevilmenin nasıl bir duygu olduğunu tatmamıştı ama seviyorum sanıyordu hep...

         Lise dönemi de pek iç açıcı değildi aslında. Pek çalışmazdı derslerine, vaktini nedense saçma sapan yollarda harcardı. Bir güzel tutkusu vardı ki hayatın ona en çok yardım ettiği tutkusu, kelimelerin anlamsızlaştığı, zamanın durduğu bir tutkuydu. Her notanın tınısı ayrı bir görsel şölen oluyordu için. Her melodinin yapısı eşi benzeri bulunmayan bir resim gibiydi hayallerinde.Onunla büyüdü tutkusu, onunla zaman geçirdi hep uzaklaştı insanlardan, insanların yapmış olduğu yapılardan, şehirlerden, yollardan, ağaçlardan, ovalardan ve doğan uzaklaştı gün geçtikçe. Söndüremedi bir türlü ona olan tutkusunu zaten söndürmekte istemedi ve harladı hep ateşi göz pınarlarından dökülen su taneleriyle...

         Ağlamazdı öküz adam, hiç ağlamazdı hemde ama sizin bildiğiniz gibi ağlamazdı, o hep gülerdi, hep mutluydu başkalarının gözünde. Gülmek için ona gelirlerdi, dertlerini anlatırlardı, dinlerdi öküz adam. Sormadı hiç, soramazlardı da neyin var diye... Hiç bir şeyi yoktu çünkü yapayalnızdı koskoca dünyada, çırılçıplaktı tek başına ve hiç bir şeyi yoktu koskoca kainatta müziğinden başka... Elleri çirkindi öküz adamın, tırnakları yenmişti her seferinde. Soranlara ise "kırılıyor" derdi hep sorunu var sanmasınlar diye...

        Üniversite yılları ise öküz adamın bambaşka kişiliğe, apayrı dünyaya geçmesiydi. Evinden uzaktı artık ve hep çevresinde birileri olacaktı ve olduda. Konuşacaktı her zaman 3-5 kelimeyi bir araya getirip farklı hikayelerle, anlatacaktı hep O'nu eline aldığı gitarı ile... Susacaktı hep aslında kimse bilmeyecekti neler yaşadığı, nasıl fırtınalar koptuğunu o küçük yüreğinde. Ağlayacaktı öküz adam, her şeyden uzaklaşacaktı, sorunları olacaktı, sorun yaratacaktı çoğu zaman ve önemseyecekti o adam. Önemsenmese de, önemseyecekti birini... Uzakların mesafesi kalkacaktı gözlerinden ya da yolların caydırıcılığı alt edemeyecekti yürüdüğünde... Ağlayacaktı O adam ve hiç büyümeyecekmiş gibi yaşayacaktı yalanlarıyla... Bir kaç dostu, ailesi ve sevdiği kadınla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder